Akşam akşam oturmuş balkonda yazsam yazsam ne yazsam diye düşünüyordum; daha doğrusu aklımdan geçenlerin hangi birini yazsam diye düşünüyordum ki balkonun ışığının bilgisayarımın klavyesindeki harfleri görmeme yetmediğini fark ettim. Bir masa lambası da bulamayınca bir anda telefonumdaki fener aklıma geldi . Hemen onu açtım, masada yanan bir mum ışığını hatırlattı bana. Hemen arkasından da eski zamanlara gittim. Tabii mum ışığı ya da gaz lambasıyla ancak elektrik kesildiğinde işim olurdu. Ancak büyüklerimin anlattığı hikâyeleri ve tarihi hatırladım bir anda. Mum ışığında, gaz lambasında nice insan yaşadı, yaşamakla da kalmayıp okudu, eğitim gördü, iş yaptı, nakış işledi, yemek yaptı, yaraları temizledi, doğum yaptı, vatan kurtardı… Sonra "mum, başka bir mumu yakarken kendi ışığından kaybetmez" sözü geldi aklıma, sonra Mevlana’nın "mum olup ışık saçmak için önce yanmak lazım" sözü belirdi aklımda ve sonra gözlerimi karşımda duran gecenin karanlığına çevirdim ve birdenbire yanan milyonlarca mum gördüm ışıl ışıl parlayan J Sonra dedim ki "yaz Arzu, bunu da yaz, yaz ki evren duysun sesini, senin gibi düşünenler duysun sesini…"
Işıklar yandığında karanlık kendiliğinden dağılır. Karanlık ışığın yokluğudur, korku sevginin yokluğudur. Sevgiyle bir ışık da sen yak güzel insan…
Sevgi ve sağlıkla ilerleyin…
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu