OLUMSUZ DUYGULARIN FREKANSI

OLUMSUZ DUYGULARIN FREKANSI

Her gün aklımızdan farkında olmadığımız 60.000 düşünce geçer. Bilinç seviyesinde bu düşüncelerin çok azını hatırlarız. Acaba arka planda kalan, hatırlamadığımız, vızır vızır geçen ve istanbul trafiği gibi yoğun akışı olan düşüncelerimizin nasıl farkında olabiliriz? Tabii ki duygu durumumuzun , enerji seviyemizin farkındalığıyla… Her bir düşünce kendi içinde bir enerjidir. Düşüncelerin yarattığı beyinsel elektrik sinir sistemiz aracılığıyla vücudumuzda dolaşır ve kendine uygun enerjiler üretir. Bu enerjiyi de duygu olarak hissederiz. Olumlu duyguların frekansı yüksektir ve kendimizi enerjik, aktif, keyifli hissetmemizi sağlar. Gözümüzden, auramızdan parlayan bir ışık çıkar. Zaman zaman size de mutlaka birileri "bugün harika görünüyorsun, ne oldu sana" diye sormuştur. Belki de sebepsiz yere kendinizi o gün iyi hissettiğinizi sanmışsınızdır. Oysa hiçbir şey sebepsiz ya da tesadüf değildir. Tam tersi ''sebebini bilmiyorum ama kendimi bugün çok yorgun, keyifsiz hissediyorum'' dediğiniz günler olmuştur. Ya da birileri size bunu söylemiştir ve cevabınız "gerçekten yok bir şeyim" olmuştur. işte sebebini bilin ya da bilmeyin bu anlar hep düşünce ve duyguların yarattığı enerjinin ağırlığı ya da hafifliğinden kaynaklanır.

Olumlu düşüncelerin ürettiği duygular (sevgi, aşk, şefkat, pozitif heyecan, umut…) hafif ve bedeninize enerji veren frekanstadır. Kendinizi gayet iyi hissedersiniz. Olumsuz düşüncelerin ürettiği duyguların bedeninize verdiği düşük frekans sizi ağırlaştırır (kıskançlık, nefret, öfke, kızgınlık, ümitsizlik, hayal kırıklığı….) ve kendinizi bitkin hissedersiniz. Bazen bu enerji, bedeninizi ele geçirip dışarı taşmak istediğinde de saldırganlaşabilirsiniz. Kendisini agresif bir şekilde bedeninizde gösterdiği anlardır bunlar.

Gerçekten kendisiyle barışık, mutluluğu alışkanlık haline getirmiş kişilere baktığınızda onların enerjilerinin ne kadar da yüksek olduğunu anlarsınız. Yaşamla savaşmak yerine yaşamın içinde adeta ritim tutarlar. Yaşamla beraber su gibi akarlar. Elbette bu tip insanların sayısı çok az. Ama son beş yılda kişisel gelişime verilen önemin hızla artması bu sayıyı arttırmaktadır. Siz de bu gruba, yani mutlu insanlar grubuna katılmaya adaysınız. 🙂 Hatta belki aranızda çoktan mutlu insanlar grubuna katılmış olanlar vardır.

Herkes ne yaparsa yapsın hep mutluluğa ulaşmaya çalışıyor. Huzuru bulmaya çalışıyor, çünkü mutluluk bizim besin kaynağımız. insanın doğasında var. Bakın bebekler nasıl da mutludur üç yaşına kadar. Sonradan mutsuzluk öğreniliyor, mutluluk bir şeylere bağlanıp ya da bir şeylerin arkasına saklanıyor. Bu, çoğumuzun yanılgısıdır. Aslında mutluluğun bir yere saklandığı ya da bir şeylere bağlandığı, bir yere kaçtığı yok. Mutluluk bir yaşam felsefesidir, mutluluk bakış açısıdır, mutluluk düşünce şeklidir. Mutluluk içimizde olan ve bizim isteğimize bağlı harekete geçen bir duygudur. Olumsuz düşüncelerle kendimizi baltalarız. Tabii ki olumsuz duyguları da yaşayacağız, zaten sorun o duyguları yaşamamız değil; olumsuz duyguları besleyerek onlara prim vermemizden kaynaklanır. Olumsuz duyguların hayatınızı yönetmesine izin vermenizden kaynaklanır.

insanın kendisini mutlu edebilmesiyle ilgili pek çok çalışmayı www.arzubiyiklioglu.com adlı sitemde, kitaplarımda verdim. Ve mutlu olabilmeyle ilgili yazmaya devam edeceğim. Çünkü şu an, en acil konu kişisel mutluluktur. Mutlu birey, mutlu aile demektir, mutlu kurum demektir, mutlu çocuklar yetiştirmektir, barış demektir, mutlu devlet, mutlu ülke, mutlu dünya demektir.

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu