Koçluk Alanların Görüşleri
Arzu Hanım, Son zamanlarda yaşadığım farkındalıklarımın sadece birkaçını sizinle paylaşmak istiyorum. Öncelikle bir melekle karşılaşmış olduğumun iyice farkındayım. Bunu hak edebildiğim için çok mutluyum ve çok şükürlüyüm. Sonrasında ise ilk olarak söylemem gereken; şimdiye kadar ektiğimiz bütün düşünceler değişimin sadece tohumlarıymış, değişimin meyvelerini şu anda almaya başlıyorum ben! Bu hissettiğim duygu tam olarak filiz halinde gördüğümde beni heyecanlandıran değişimimin ağaç olabildiğini görmemin şaşkınlığı. 🙂 Bana “bir süre sonra kendin uçmaya başlayacaksın” dediğinizde bunu hissedemediğim için anlayamamıştım. Sanki siz olmadan yürüyemezmişim gibi gelirken siz bana uçmaktan bahsetmiştiniz. Üstelik ben ne ilkokula başlarken ne de üniversite için evimden ayrılırken kendi ayaklarımın üzerinde duramayacağıma dair bir duygu hissetmemiştim ama size karşı hissediyordum işte. Bu benim ilk defa karşılaştığım bir duygu olmasına ve beni çok şaşırtmasına rağmen çok renk vermedim. Ama sizinle ilk kez seans sonlandırışımızda 1 saat ağladığımı hatırlıyorum. Arzu Hanım, bir insanın hissedebileceği en güzel duygusunuz. Bana hem anne, hem abla, hem arkadaş oldunuz ama bence siz meleksiniz. Bildiğim için melek olduğunuzu tanıyıp gördüğüm ve meleğe ihtiyacı olan kişileri yönlendirdim size. Biliyorum, onların da kalplerine dokunuyorsunuz. Biliyorum, onların yüreğinin derinlerine de böyle dokunabiliyorsunuz. Bana öğrettiğiniz gibi ben bir dünyayım. Dünya ben olduğum için dünyayı da ben yönetiyorum. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine sözünün anlamını çok daha iyi bilerek yaşıyorum. O yüzden biliyorum ki ben tekim ve kimin dünyasında ne olduğunuzu bilmiyorum ama benim dünyam için meleksiniz! Sonra bir diğer önemli farkındalığımsa “be soft, be kind and lovely but also take nobody’s shit!” Çok enteresandır ki en büyük problemleri bu noktada yaşamışım, yeni fark ediyorum. Ben bu konunun dengesini bir türlü kuramamışım. Ya çok sevgi dolu, empatik olmuş ve herkesle anlaşabileceğime inanmış, hele ki âşık olduysam mutlaka iyi olunabilir demiş, olumsuzlukları görmezden gelebilmiş ya da tamamen irkilip uzaklaşarak sevgiden yoksunlaştırmışım kendimi. Sevmek ile mutluluk çemberinin dışında insan bırakmanın çok ayrı şeyler olduğunu anladım. Sevgi her canlıya verilebilen bir duygu, paylaşıldıkça çoğalan ama mutluluk çemberinin içine alacağınız insan çok ayrı ve en önemli noktaysa -ki olay benim için burada bağlanıyor- o kişiyi çemberin dışında tutsanız da sevebilirsiniz 🙂 Yani çemberinizin dışındaki kişileri sevmemek de neymiş! Bütün canlılar kutsaldır. “Yaratılanı hoş gör yaradandan ötürü” ve “be soft, be kind and lovely but also take nobody’s shit”. Sonra sınanmak, evet isyanlardaydı halbuki sınavdaydı, fark etseydi kurtulacaktı. Oysa sınanıyorum. İnancım sınanıyor. Pırıl pırıl, sağlıklı bir cilde ve bir gönül eşim olduğuna dair kafama yanlış inançlar oturmuş ve bunlar benim gönül bağımı zedeliyor. Bunları fark etmem için sınanıyorum. Belki de başka bir şeyler için daha, ama kesin sınanıyorum. Bunu fark ettim. İnanmak ne demek, sınavımda iyice öğreniyorum. Sonra bir gün size demiştim ki “hayır benim gönül eşim yoksa ve ben yalnız kalacaksam bunu bilmek istiyorum, netlik istiyorum.” Net olmamasının verdiği mutluluğu fark ettim. Netlik yoksa umut vardır. Umut ne güzel bir şey! Bir insan görmeyen gözünün %1 görebilme umuduna bağlı olarak yaşayabilirken acaba o umudun gitmesi ona ne hissettirir? Tabi ki iyi ki umudu var, üstelik belki de görebilecek. Bense dönmüş gönül eşi diyorum, yoksa diyorum. İnsanın gönlüne eş olmaz mı hiç? Bunun zorluğu nerede? Neyini büyütmüşüm gözümde, bunca yanlış inanç ve korku ne ara birikmiş. Arzu Hanım ne der “Arın, arın, arın!” Mevlana ne demiş “Her gün yeni bir yerden geçmek ne iyi, her gün yeni bir yere konmak ne güzel, bulanmadan, donmadan akmak ne ala! Dün, dünle gitti cancağızım! Neler söylemek gerekirse düne ait, bugün yeni şeyler söylemek lazım.” Benim kodlarım temizlemiş. Bunu o kadar net gördüm ki birkaç sahnede 🙂 Siz bana erkeklerle ilgili bütün düşüncelerimi, etiketlerimi yaz dediğinizde ben hiçbir şey yazmamışım aslında hepsi tek tek siliniyorken fark ediyorum. Sizi çok seviyorum. Görüşmek üzere……
DURU
Yaşam Koçuma… Off ne kötü!… Bir türlü olmuyor!… Ne yapsam olmuyor!… Çok çalışıyorum olmuyor!… Nasıl oluyor da başkalarına oluyor!… Böyle başlar sana evrenin cevapsızlığı para konusunda… Kendi kendine söyleye söyleye yaptığın veya yapacağın herşeyin karşılığında olmadığının altını çizersin. Al eline bir kalem, çiz bakalım birkaç kere üst üste aynı çizgiyi. Sen farkında değilsindir, altını çizdikçe daha da kalınlaştığının o çizginin. İşte bu anlardan sıyrılmak için önce kendinle netleşmeli, sonra evrenle nasıl konuşacağını öğrenmelisin. Önce nereden, ne kadar istediğini kesin bir şekilde belirleyeceksin. Nasıl kazanmak istediğini, toplu olarak mı, az az mı, onu dillendireceksin. Sonra hepimizin sorduğu genel soruyu soracaksın, “nasıl oluyor da oluyor?” diye. Ama hiç cevap vermeyeceksin… Sakın!!! Niye mi? E zaten sana evren o cevabı verecek. Bunu bir tünel gibi düşün… Sen düşündükçe gerisi aydınlanan, aydınlandıkça daha emin, hızlı ve rahat adımlarla kat ettiğin. Ne mi var tünelin sonunda, işte o hep arzu ettiğin parlak ışık var. PARA! Hadi canım, olur mu öyle şey diyenleriniz vardır içinden. Bakın size bir hikâye anlatayım. Genç bir adam, yolu devrilişlerlerden ve kalkışlardan geçmiş, darbe yemiş, kalkmış, çok çalışmış, çok uğraşmış bir türlü arzu ettiği meblağları kazanamamış. Sorunu dışarıda, orda burda zannederken öğrenmiş bir gün! Sorun içeride… Kendinde, düşünce ve akış zincirinde… O günden sonra antrenmana başlamış bir üstadla. Doğru cümleler, doğru netlikler ortaya koymaya alıştırmış kendini. Önce demiş ki yeni bir motto lazım; “Daha az çalışarak, daha çok para kazan!” Fiyuuu… Çok havalı! Sonra demiş ki; “Para bana geliyor. Su gibi akıyor!” Doğrudur! Daha sonra eklemiş; “Bana hayatımın birkaç yerinde toplu para lazım. Şöyle 300, 500 bin toplu!” Hadi canım!!! Ne mi olmuş? Bu genç adam önce projelerini daha iyi bedellere satmayı başarmış. Sonrasında daha yüksek bedellerle yeni işler almaya. Öğrenmiş çünkü, parasızlıktan korkmayı değil, paranın kendisini kovalamasını sağlamış. Hep karşılığını alacağına inandırmış kendini bu kadar çok çalışmanın. Sonra en sonunda ne mi olmuş? Hiç hesapta yokken o toplu para da çıkıvermiş karşısına. Hem de 5TL’lik bir çeyrek biletle! Evet yanlış okumadınız, bir çeyrek bilete tam 500.000 TL çıkmış. Kendisi dahi inanmamış önceleri… Tekrar tekrar okumuş biletin numarasını. Hatta seri bilet olduğundan teselli ödülü bile onun olmuş. O da ne işe mi yaramış? O da Ankara’ya büyük ikramiye almaya gitmesi için gerekli olan benzin parasıymış. Temiz iş yani! Ne öğrenmiş bu genç adam bu durumdan biliyor musunuz? Umutsuzluk, kaygı, endişe, merak içinden temizlendiğinde, evren denilen müthiş güç, sana gerekeni, gereken zamanda bir şekilde veriyor. Kim miymiş bu genç adam? Bu yazıyı yazan bendeniz efendim. Ne kadar garip gelse de evrenin mucizeleri, mucize niteliğindeki kelimelere, arzulara, isteklere, hayallere dev bir aynadır dostlar, bunu hiç aklınızdan çıkarmayın. Korkmadan cesur olunmaz! Huzur ve arzu ettiklerinizle dolu hayallerinizin gerçekleşmesi dileği ile… Sevgilerimle, GB Önemli not: Tüm bu kavramsal evrimim konusunda, benden hiçbir zaman desteğini ve pozitif düşünce enerjisini eksik etmeyen sevgili Yaşam Koçum Arzu Hanım’a huzurlarınızda sonsuz teşekkürler….
GB
Arzu Hanım merhaba, Şükürler olsun diye başlasam çok komik olmaz değil mi? 🙂 Yürekten şükürler olsun. Yepyeni güzel bir yıl dilerim hepimiz için. Yeni yıl mesajı özellikle atmadım size. İstedim ki uzun uzun yazayım bu yılımı, 2016’mı hissettiklerimi, hayallerimi ve sizi… Önce sizden başlayayım 🙂 Size ömrümün sonuna kadar teşekkür etsem gene de az kalır. Allah sizi ve Yağmur’u hep korusun. Her şeyi hayrıyla getirsin size. Siz bana bir kapı açtınız. Adı “farkındalık”. Sizden sonra bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Gün geldi havalarda uçtum, gün geldi yerin en dibine çakıldım. Çok sevindim. Çok üzüldüm. Ama hiçbir şey eskisi olmadı. İnsan bir kez fark etmeye başlarsa, bir kere farkındalığı giyerse üzerine, bir daha çıkaramıyor. Ben çıkaramadım. İstemedim de çıkarmayı. Bu farkındalıklar, hep beni ben yapan…. Sonsuz teşekkürler hayatımda olduğunuz için, hayatıma kattıklarınız için. 2015’in bendeki adı 27 yaş kırılımı. Hayatımda hiçbir yıl bu yıla benzemiyor. Belki de hayatım için dönüm yılı 2015. O kadar ağır, o kadar öğretici idi ki… O kadar çok şey yaşayıp hissettim ki… Şükürler olsun! Çok şey öğrendim. Çok şeyin içinden geçtim. En çok kendime uzaktan baktığımı fark ettim. Kendimi daha yakından tanımak için adım attım. Suçladım. Yargıladım. Sonra yargılandım… Sevdim. Sevildim. Sevmenin daha önemli olduğunu. Daha doğrusu karşılıksız sevmenin daha önemli olduğunu öğrendim… Hepsi bendim… Her gün bir şey fark ettim. Keşke hepsini yazabilseydim. Biliyor musunuz sizden sonra tam 3 defter doldurmuşum. Yaz babam yaz 🙂 Bundan sonra daha çok yazacağım. Niyetliyim. Arzu Hanım, ben aslında çok değerliymişim, bildiğim bir şeyler varmış. Bildiklerim değerliymiş. Bunları fark etmek öyle güzel ki… Size güzel bir haberim var. Hatırlar mısınız en son yaptığımız seansta “2016 Ocak ayında her şey çok güzel olacak, o günleri görüyorum” demiştiniz… Görmüştünüz… Ben şuan çok iyiyim, keyfim çok yerinde… Yaklaşık 2 aydır böyleyim. Havalarda uçuyorum. Siz hep derdiniz, 1Kanatlanıp uçacaksın bir gün” diye, ben de içten içe yani nasıl olabilir ki diye sorardım kanatlanıp uçmak? Şimdi yaşıyorum şaka gibi 🙂 Kanatlanıp uçmayı biraz kendimce tanımlamak istiyorum. Kanatlanıp uçmak: Kimseden bir şey beklememek… Sebepsizce mutlu olmak. Bulunduğun andan mutlu olmak. Sahip olduklarına odaklanmak ve şükretmek. Şükrettikçe güzellikleri daha fazla görmek. Bunların yanında bir şey var ki Arzu Hanım, onu resmen 1 yıl sonra keşfettim ve kanatlanmamda etkisi en fazla olan şeydi… Nedir o biliyor musunuz ? “Olduğum gibi olmak” ve “Olduğum gibi davranmak”. Bu nasıl güzel bir ilaçtır… Artık kasılmıyorum. Neysem o gibi davranıyorum. Özüm gibi. Ben gibi… Kimseye kendimi beğendirmeye çalışmıyorum. İçimde taşıdığım mucizeler sevmeme ve sevilmeme yeter… Kanatlandım uçuyorum. Her şey yaradandan. O iyisini bilir. Şükür her şeye. Kederime mutluluğuma. Egomu sorarsanız derin sessizlikte, artık çok az konuşuyoruz. Bazen sesini hiç duymuyorum. Ara ara geliyor, ama artık egom ne diyor, özüm ne diyor ayırt edebiliyorum 🙂 En güzeli bu. 3 dinleyip bir konuşmayı deneyimledim. Harikaymış. Gözlemlemek farkındalığı daha da derinleştiriyor. Çok konuşmaktansa daha çok gözlem yapmayı, geri çekilip bakmayı öğreniyorum. Harikaymış! Her şeyin farkındayım kendimce. Ama konuşmama gerek yok. Gerektiğinde konuşurum 🙂 Büyüyorum. Bu sene öyle çok büyüdüm ki… Hayat inatçı bir öğretmen… Ben hayallerime, hedeflerime odaklanmayı seçiyorum… Ne kadar zamanım var bilmiyorum ki, elimdeki zamanı isteklerim, hayallerim, zevklerim, hedeflerimi düşünerek ve uygulayarak geçirmek istiyorum. Dışarıdaki kimseye takılmıyorum artık, İnsandır neticede… Yolum kesişmiş… Vardır yaradanın bir bildiği… Ben kendime bakıyorum… İçime… Düşünceme… Kendimi yeniden yontuyorum… Kendimi seviyorum. Beni yaradanı seviyorum. Hayatı seviyorum. Her şey herkes kabulüm. Şükürler olsun!…
S.B.
Başlarken o kadar çok tereddüdüm vardı ki nasıl giderim, ne derim, hatta gelmeden önce ilk aradığım günü hatırlıyorum da ağlamaktan konuşamamıştım. Kendime güvenim sıfırdı, kendimde sevdiğim hiçbir şey bulamamıştım. Ben onay almadan hiçbir karar veremediğimi fark ettim, attığım her adımda birinden onay alma ihtiyacı hissediyordum ki bu kişi hayatıma soktuğum bir erkekti. Onunla mutluydum evet, benimle yaşam alanı çok sınırlı olsa da çok mutlu anlar yaşıyordum ama işin acı tarafı o mutluluğu sadece o yaşatabilir diye düşünüyordum. Sizden sonra fark ettim ki mutlu olan bendim, o mutluluğu üreten, onun için çabalayan… Hayatımda o olmadan da mutlu olabileceğimi keşfettim çünkü bendim mutlu olan, bunun için ona ihtiyacım yok; tıpkı adım atmak için, herhangi bir şeye karar vermek için ihtiyacım olmadığı gibi. Ne kadar acı değil mi? Yapabilen, başarabilen ben iken bunu başkasına bahşetmek… Sizden sonra teslimiyeti öğrendim, yıllarca dinine bağlı yaşayan bir insandım oysa; ama fark ettim ki resmen teslimiyeti bilmiyorum ve bu Allah’ın bize verdiği mükemmel bir şey. Yaratıcıya güven ve bil ki Allah senin asla kötülüğünü istemez; bunu ben resmen 28 yaşında öğrendim, resmen… Yaptığım bir hatadan sonra dua etmeye korkar olmuştum, zaten Allah niye kabul etsin ki diyordum. Kime göre, neye göre hata? Bunları hep seanslardan sonra fark ettim. İnsanlarla iletişim noktasında da çok şey aldım; neden hakkımda böyle düşünüyor, ben böyle değilim, ben aslında böyle yapmadım vs vs binlerce sorun. Sonra öğrendim ki karşımdaki istediğini düşünsün ben onun düşüncelerini değiştiremem ki tenis maçı ve kort 🙂 Bunu hiç unutmuyorum. Hayır için dua etmeyi öğrendim, üzüldüğüm zamanlarda ağlama krizlerine girmemeyi, yaşadığım her şeyi Rabb’ime teslim etmeyi, elimden geleni tüm gücümle yaptıktan sonra bana gelecek iyi şeyleri beklemeyi… Sanki ben yeniden yürümeyi öğrendim 🙂 Ben olduğumu, değerli olduğumu, Allah’ın kullarına küsmeyeceğini, hep affedeceğini ve aslında hep iyi şeyler vereceğini… Ben uçmayı öğrendim, kendi kararlarımı verebileceğimi, kendi adımlarımı kendim yönetebileceğimi… Vee doğrusu ile, yanlışı ile kendimi sevebileceğimi öğrendim :)…
Nida
Arzu Hanım 🙂 Günlerdir size yazıp çiziyorum kafamda, kâğıda dökmek için bekledim, nihai esinlenme işte şimdi geldi. Nasıl anlatsam bilmiyorum neler neler fark ettim… Hayat gerçekten bir mucize ve ben bu mucizenin tam içinde ve ta kendisiyim. Nasıl bu kadar fark ettim, nereden başladı, daha neler fark edeceğim, daha doğduğumda biliyor muydum bu yollardan geçeceğimi bilmiyorum… Tanrı olduğunuzu bilseydiniz , Tanrı olduğunuzu söyler miydiniz? Bunu söylemek biraz garip çünkü. Ben size bunu söyleyebiliyorum. Garip; çünkü bu durumda sizi ben yarattım demiş gibi oluyorum. Evet ben Tanrıyım. İş bu ya görüyorum ki siz de Tanrı’sınız. Her gördüğüm canlı Tanrı aslında! O zaman yaratıcı tek değil, TEK NEFESten. Evet sizi de ben yaratmış oluyorum. Tabii ki kendi dünyamda. Buraya sizi ben indirmedim. Kendimi de! Biz birer nefes olarak bedenlere girdik. Bu durumda bir gün bir yerlerde Tanrı olduğumu fark ettiğimi – fark ettirdiğini söyleyebileceğim çok güçlü bir Tanrısal nefesle-insan bedeninde parıldayan ve pespembe ışıldayan bir melekle karşılaşmayı ve onu görmeyi de ben yarattım, biliyorum. Ama kim bilir ne zaman? Bunları ne zamandan beri yaratıyorum acaba? Dünyaya nefes olarak inmeden önce bile olabilir 🙂 Yanınıza geldiğimde etrafınızda çok açık pembemsi ışıltılar gördüm. Sonra saçlarınız savruldukça da parıldıyorlardı, her dokunuşunuzda. Bir de dudaklarınızdan çıkan sözcükler pembeydiler. Pembe elmas gibi. Dudaklarınız gibi ışıklı bir pembe. Siz sevgiydiniz. Balkona oturduğumuzda tekrar fark ettim ki sevgi olmak başka türlü bir şey… Ne güzel oldu bir sürü şey fark etmem sonrasında. O tokat dediklerim güllerdi aslında bana sunulan. Çünkü insanlara sevgi olarak bakma yolumda ya gerilemiş ya da zaten çok tatminsiz bir yerdeydim. Beni ilerleten yüce güce şükürler olsun. Balkonda otururken arkadaşlarıma sevgiyle bakıyor ve onları her cümlenizde olduğu gibi kabul ediyordunuz. “E, Arzu Hanım buradaki egoyu görmedi mi? E şuradaki tavır bu anlama gelmiyor mu?”… Son zamanlarda pek konuşur olmuştum, doğru yanlış diye bir şey yok diye sayıklıyordum herkese. Sanki etrafımdaki herkes doğru yanlış bakış açısına bürünmüştü. Anlayışla yardım ediyordum sözde. Tabii ki o bendim! Sonra yine etiketler yapıştırır olmuştum. Bir de hoşgörüyle bakıyordum onlara. Evet, anlayışta bazen çok egolu! Arzu Hanım bana doğruyu yanlışı mı öğretmişti ki diye sordum sonra kendime. Neden kişilerle konuşurken şunu da fark etti mi bunu da fark etti mi diye bakıyordum ki… O bana sadece sevgi ve kabulle bakıyordu, o böyle bakarken her şeyiyle tam ve bütün olduğunu gördüğünde; güvende ve akışta olduğunu fark ettikçe güzellikleriyle yüzleşen gerisini sevgiyle gönderen bendim. Öyleyse o etrafa nasıl öyle bakabilirdi ki zaten? Evet dışarıda gördüğümüz her şey bizlerken, o sevgiyi görüyordu sadece. Arzu Hanım mükemmel yaratılmış bir öz görüyordu. Demek o öyleydi işte 🙂 O öyle görünce akıl da bu güçlü bakışları fark edip kendini görmeye-fark etmeye başlıyordu. Arzu Hanım iyi ki vardı… Gördüğüm her şey ben, benden, benimle ilgili. Arın, arın, arın Deniz, daha çok yolun var. Bu bir yolda olma hali, yolu geçme, olma ya da olmama değil. Her şeyi benim koyduğum, benim yaptığım fikri biraz ürkütücü… Çünkü bazen akıl “ne alakası var canım” diyor. Hiç demesin, çok alakası var. Konuştum ben onunla, anlaştık, artık demeyecek 🙂 Ne gelirse daha yüce olandan-Allah’tan, ne geliyorsa onun nefesi olandan-benden. Sadece yaşamak var, akışta, arınarak… İyi ki varsınız. Bu arada Yoga Hocalığı kursunu ertelememi ve bir an önce bu yılki bir kursa girmemi söyleyen bir şeyler var. Dinleyeceğim. Kasım’daki kursa yazılıyorum. Hiçbir planım yok, ne yapacağım o sertifikayı alıp, neden illa sertifika… Ama bir heyecan var beni çeken… 🙂 Ayrıca size yönlendirdiğim çok kişi oldu son 2 ayda. Kaç tanesi şimdilik döndü bilmiyorum, şimdilik diyorum; çünkü hazır olduklarında arayacaklardır 🙂 Umarım kontenjanınızda o kalplere de ışık tutmaya yer vardır. Sonra bir de Ankara’daki arkadaşlarım sayıca ve sevgice arttıkça artıyor. Şükrederim, teşekkür ederim. Ben Ankara’yı güzel gördükçe o da bana güzelliklerini sundu, sunuyor da. Hakan kanal oldu hepsine 🙂 Ankara’dan bir arkadaşımın kardeşi var, yüzüne bile bakınca sevgiyi görüyorum. Hakan’la sevgi gönderip duruyordu ondan olsa gerek. Bir türlü denk gelememişiz Ankara’da… Oysa o da aynı gruptaymış 🙂 Hayırlısı olsun diyorum. Her şeye Gücü Yeten ne sunduysa hayrımadır. Sizi çok seviyorum benim pembe meleğim. Işığınızı görebilmenin şansındayım 🙂 Deniz…
Deniz
Arzu hanım, merhaba Uzun süredir görüşmedik, değişik yoğun bir süreç geçirdim. Kitabınızın da kahramanlarından biri olarak belki merak da etmişsinizdir diye düşündüm 🙂 Sizle son görüşmemizden hemen sonra iç mimarlık kursuna başladım. Yaklaşık bir ay sonra bu kursun yeterli olmadığını fark ettim, verilen bilgiler çok yüzeyseldi ve gerçekten mimarlıkla daha önce hiçbir ilişkisi olmayan insanlara hitap ediyordu daha çok. Bu nedenle kursu bıraktım. Bu arada özellikle öğrettiğiniz çalışmalara devam ettim. (Hâlâ ediyorum, kolaj çalışması duvarımda sürekli asılı 🙂 hayallerim gerçekleştirdikçe yeniliyorum:) ) Ama artık yapacak başka bir şey daha aklıma gelmediği için meslekle ilgili, akışına bırakmaya karar verdim. Yaklaşık 3 ay sonra abim ve eşi Amerika’ya tatile gitmişlerdi. Abim bir gün oradan beni aradı, ben alo der demez “Duygu New York’a gelmek ister misin” dedi. Ben de nasıl yani, ne için falan gibi saçma sapan sorular sordum şok olduğum için 🙂 Çalışmak için tabii ki dedi. Ben de tabii gelirim, uçarak hem de dedim:)) Birkaç kişiyle tanışmış arkadaşları vasıtasıyla ve zaten uzun süredir farklı ülkelerde pazar arayışında olduğundan ve özellikle New York bu dönemde inşaat alanında çok hareketli olduğundan hemen fikir şekillenmiş kafasında. Birkaç ay içinde netleşti ve ekim ayı sonunda New York’a geldik 🙂 Ve buradaki sorumluluğum biraz ofiste ama daha çok müşterilerle görüşmelerle alakalı, küçük bir ofis tutacağız,en önemlisi yurt dışı tecrübem olmasını çok istiyordum- bilmem sizinle yaptığımız tanımlamaları hatırlıyor musunuz, tam olarak bunlar vardı:)- Abim Türkiye’deki işlere devam edebilmek için döndü ben şu an halen New york’tayım ama hâlâ inanamıyorum :)). Başkalarından duyulduğunda MUCİZELERİN olduğu pek inandırıcı gelmeyebiliyor ama bizzat kendim yaşıyorum… Özellikle bir süredir kişisel gelişimle ilgili yaptığım çalışmaları bilen herkesin ilk yorumu da bu ”tamamen şans olamaz kesinlikle bunu sen başardın” diyorlar 🙂 Öyle sanırım; ama ben yardımlarınız için size de tekrar teşekkür etmek istedim. Bundan sonrası ne olur bilemiyorum yani burada uzun süre kalır mıyız, kalmaz mıyız, o kısmı henüz belli değil; ama ne olursa olsun bu tecrübe bana çok şey katacak. En önemlisi, her şeyin ötesinde, maddi, manevi -ama özellikle manevi olarak elimizden geleni yaparsak hiçbir şeyin imkansız olmadığını bana hayatım boyu hatırlatacak çok değerli bir örnek olacak. Size ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM 🙂 Kucak dolusu sevgilerimle, görüşmek üzere :)…
Duygu
Hayatımdaki mutsuzluklardan bahsettiğim bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine kişisel gelişim kitapları okumaya başladım. Arzu Hanım’ın iki kitabını da okuduktan sonra birebir görüşmemizin faydası olacağına inandığım için seanslarımıza başladık . Daha ilk seansta olumlu etkilerini yaşamaya başladım. Öncelikle hayatımın temel kabusu olan “kayınvalide sendromu” birinci seansımızda çözüp, kenara koyduğumuz eski bir konu oldu. Seanslarımızın bana en büyük ve önemli katkısı ise yıllarca çeşitli sebeplerle suçladığım, dışladığım babama ne kadar haksızlık ettiğimi anlamam ile oldu ki Arzu Hanıma müteşekkirim bu konuda. Affetmeme, olduğu gibi kabul etmeme, babamın kıymetini geç olmadan, o hayatta iken anlayıp ilişkimizi çok olumlu bir yöne taşımama yardımcı oldu. Bu arada yöneticimle, eşimle ilişkilerim çok olumlu yönde ilerlemeye başladı. Çocuğumla daha kaliteli, daha doyurucu vakit geçirmeyi öğrendim. Artık o benim sevgimi daha çok hissediyor, para biriktirmeyi, birikim yapmayı hayatıma soktum. Baktığımda aslında hiç kimse değişmedi; sadece ben algımdaki yanlışlarımı, eksiklerimi fark ettim, Arzu Hanım’ın da yönlendirmesi ile doğru çözümleri bulup uyguladım. Her şeyin aslında çok kolay çözümleri olduğunu gördüm, öğrendim. Arzu Hanım’a nefes almamı sağladığı için sonsuz teşekkürler……
Handem
Başıma gelen en güzel şey. Mevlana bir sözünde der ki “Burnuna sarımsak tıkamışsın, gül kokusu arıyorsun.” Durumun böyle olduğunun hiç farkında olmadan çıktım bu yola. Tabii o zamanlarda neden her şeyin aynı gittiğini, neden hep aynı şeyleri yaşadığımı merak ettiğim ve aklımca bilinmeyeni bilmeyi istediğim için kendime teşekkür ederim. Arzu Hanım başıma gelen en güzel şey; çünkü bu yola tek başıma çıksaydım burnumun ucundakini yine göremezdim, fark edemezdim. Görüşmelere başlamadan önce amacım nedenleri bilmek ve bunu düzeltmek olduğu halde bile her şeyi bildiğimi zannediyormuşum. Zaten kişisel gelişim kitaplarıyla da her şeyi öğrendiğimi düşünüyordum. Alakası bile yokmuş. Öyle bir karanlığa sürüklüyoruz ki kendimizi hayat meşguliyetleri içerisinde, ne kendimizin farkındayız ne de etrafımızın. Karanlıkta kalmamız ise aslında her şeyin farkında olduğumuzu sanmamız ile süregeliyor. Arzu Hanım, o benim meleğim, bütün yanlış kodlarımın farkına varmamı sağladı, sevginin iyileştirici gücüyle beni buluşturdu ve artık her şey çok güzel. Aslında zaten her şey çok güzel, sadece burnumuzdaki sarımsaklardan gül kokusunu alamıyoruz diye güller orada değil zannediyoruz. Hep aynı şeyi yaşamamız hep aynı şekilde düşünmemizden. Kimseyi suçlamayıp iyi niyetle yaklaştığımızı sanırken kendimizi hep haklı zanneden tarafımızı görmüyoruz. Her şeyin sorumluluğunda olduğumuza o kadar eminiz ki sorumluluk kavramının ne olduğunu unutmuşuz. Affetmek neden gerekli olsun diyoruz, bazense affettiğimizi sanıyoruz. Egomuzla ya kavgaya tutuşuyor ya da her şeyi ona bırakıyoruz fark etmeden. Sadece kendinize dönmeniz ve kendinize gerçekten biraz zaman ayırmanız yeterli. Fark ettikten sonra her şey çok değişiyor. Kendimize yapacağımız en iyi yatırım fark etmek. Eğer bunu siz de istiyorsanız ve yanınızda Arzu Hanım varsa, şimdiden başardınız demektir. Sizi şimdiden tebrik ederim. Sevgiyle kalın….
Duru
Merhaba Arzu Hanım, kitaplarınızı okuduktan sonra size ulaşmak istedim. Önce kitabınızla sonra seans ve seminerlerimle hayatıma anlam kattınız. En yakınındakilerin bana veremediği eli verdiniz. Kendimden ne kadar uzakmışım, nasıl da başkalarını kendimi suçlamışım görmemi sağladınız. Bunalımlı, işe yaramaz bir ev kadını kimliğinden çıkıp kendi ayakları üstünde duran bir NURAN olmamı sağladınız. Sizi ömür boyu sevgiyle hatırlayacağım. Sizi çok seviyorum…….
Eskişehirli NURAN
Sevgili Arzu Hanım :), Profesyonel koçluk konusunda eğitim almaya başladım, devam ediyorum. Sizin sayenizde diğerlerinden farklıyım ve oradaki arkadaşlarımla da sizden koçluk aldığımı paylaştım, kitaplarınızı okumaya başlayanlar var aralarında 🙂 Duyduğum, öğrendiğim, okuduğum her şey eskisinden farklı benim için. 1 yıl içerisinde o kadar güzel bilgiler paylaşmışsınız ki benimle… Aldığım eğitimler de sizin harika bir koç olduğunuzu bir kez daha teyit etmiş oldu. Tekrar çok teşekkürler her şey için. Tüm iyi dileklerim ve dualarım sizinle, kocaman sevgiler. Kendinize çok iyi bakın. …
Eliz
Diyelim ki prestijli bir şirkette, çok iyi bir pozisyonda uzun yıllardır çalışıyorsunuz ama dipte bazı şeyler değişiyor; artık eski heyecanı duymuyorsunuz. Bir adım öteye gidemediğinizi düşünüyorsunuz ve kariyeriniz devamının ne olacağı ile ilgili bir fikriniz yok. Ortam mı sizi böyle yaptı, yoksa siz mi ortamın böyle olmasına izin verdiniz? Söylediklerinizi düzgün mü ifade edemiyorsunuz; yoksa sizi doğru anlamıyorlar mı? Bu düşüncelerle dolap beygiri gibi hissederken bulunduğunuz ortamın konforu içinde değişiklik yapmak işinize gelmez. Çok başarılı olmanıza rağmen yeni iş teklifi de gelmez. Kendiliğinden bu sarmaldan kurtulamazsınız ama bu böyle de gitmez. Tüm bu sıkıntılar, özel yaşamınıza da aynen yansır ve orada da debelenmeye başlarsınız. İşte tam bu duyguların içindeyken Arzu Bıyıklıoğlu hayatıma girdi, Şubat 2013. Her hafta yavaş yavaş gerçekte ne istediğim ve hissettiğim, en önemlisi ne yaptığım üzerinde çalışmaya başladık. Önce bir hayal kurdum, nasıl bir iş istiyorum, orada neler yaparım, neleri yapmam…. Bu hayali geliştirdik, içine girdim ve yaşamaya başladım, gerçek hayatta uygulamalar ile yavaş yavaş bazı şeyleri değiştirebileceğimi gördüm. Aslında herşeyin bende bittiğini ve zorlanmadan nasıl da farklılık yaratabildiğimi görmeye başladım. Haziran ayında herşey çok farklıyıdı, ben oluşturduğum hayalin gerçekleşmeye başladığını gördüm. Eylül ayında süper bir iş teklifi karşımdaydı ve ben yapamayacağımı sandığım şeyleri harika bir şekilde yaptım. Şimdi, bu kadar uzun zaman sonra yaptığım değişikliği, en doğru şekilde gerçekleştirme sırasıydı. Dört aydır başarıyorum ve böyle devam edecek. Dün “2014’ten neler istiyorum” ödevimi aldım; çünkü onları da gerçekleştireceğim. Tüm bu süreç, sadece iş hayatıma değil özel hayatıma da olumlu yansıdı. Artık kendime, insanlara farklı gözle bakabiliyorum ve en önemlisi başarabiliyorum. İnsan sürekli değişiyor, öğreniyor ve uzun bir yolda yürüyor; bu yolu bir rehber eşiliğinde yürümek, sanırım insanın kendine yapabileceği en önemli yatırım. Ve ben böyle bir rehberim olduğu için çok şanslıyım….
S.T.G
Hani, tam uykuya dalarken hayal ile gerçeklik arasında gelir gidersin, rüya mı değil mi, anlamlandıramazsın… Emin olamazsın dalıp dalmamaya… Hani, tam o esnada sanki ucunda ışık olan uzun bir koridor çıkar karşına. Olaylarla, kişilerle, istediklerinle, arzuladıklarınla, hayallerinle bezeli uzun bir koridor… Virajları, kavşakları, şeritleri olan bir macera… Bazıları gerçek, bazıları gerçek olamayacak kadar kötü gelir sana o koridorda. Hatta o kadar kötüdür ki bazıları en başlarda, koridorun sonuna kadar böyle gideceğini düşünür, daha koridorun başıdayken savunmaya geçer, ürkek ürkek yürümeyi denersin, hatta girmeden geri dönmeyi. Üstelik geri dönüş mümkün değilken. O anda küsersin zaten, henüz devamını görmeden o koridorun. Sonra birdenbire bir şey olur, bir iç ses. Belki de dış ses. Sana ışığa doğru devam etmeni, ilerledikçe daha çok aydınlanacağını söyler içten içe. O ses, sana yol gösterir adeta o karanlıkta. Yürüdükçe kendi kendine açılır önünde ışık. Ve anlamlandıramadığın herşey netleşmeye başlar ilerledikçe. Mesela sen varsındır merkezinde bu ürkmenin, kendinle boğuşan. Keşfedersin sana koridordan yansıyan tüm o loşluğun, ürktüğün için gözlerini kısarak baktığından olduğunu. Hatta birdenbire aklına gelir başka çözümler aramak. Elini arka cebine attığında bir çakmak, ceketinin sol iç cebinde geçmişten kalan bir kibrit olduğunu o zaman fark edersin. Yürüdükçe seninle boğuşan, seni etki altına almaya çalışan tüm “sen”ler karşına çıkar. Gitme derler. Hepsi karanlıktan korkar, yürümek istemez ama sende artık çakmak vardır, kibrit vardır, kontrolü ele alırsın. Biraz daha ilerledikçe birden bir “çapa” çıkar karşına, küçücük. Cebinde taşımaya karar verirsin, o kadar küçüktür, o kadar kolay. Ama bir yeri gelip de kullanınca o sihirli “çapa” dev gibi olur, koridordaki engelleri kaldırır önünden vinç gibi adeta. Az ilerde bir de kocaman, rengârenk, içi hayat dolu bir ağaç çıkar karşına, üzerinden sana ait herşeyi olan. Önce anlamazsın ama bir sonraki virajda belki de yolun ne tarafta kalacağını söyleyerek hayatını kurtaracak olan değerleri taşır üzerinde. Tabelalar vardır koridorun sağında solunda. Ben yerine SEN yazan. Kızmak için 7dk diyen. Dünyanın hızı 13Mhz diye uyarıda bulunan. Kilometreler geçtikçe daha da çok öğrenirsin koridorda. Sonra yola devam ettikçe taa koridorun başındaki korkularının kalmadığını; artık dimdik, uygun adımlarla, göğsünü gere gere, rahat rahat yürüdüğünü fark edersin. Üstelik artık çakmak da daha çok ışık vermektedir etrafına, pırıl pırıl. Bir “aydınlanma otobanı” olur o koridor. Halbuki daha gidecek uzun bir yoldur koridor, devam eder ileriye virajlarıyla, şeritleriyle, kavşaklarıyla hâlâ en baştaki gibi. Çok umursamazsın ama, nasılsa bir rehberin vardır yanında. Sen. Bir de yolunu aydınlatan o parlak çakmak….
G.G.
Arzu hanım, merhaba. Dün iletişimle ilgili nette gezinti yaparken ummadığım bir net sayfasında, küçücük bir yazınızı okumakla başladı düşüncelerimin değişikliği. Adeta şokları yaşadım yazılarınızla. Yalnızca bir saatten az olarak yazdıklarınızı okuyunca çok hata yaptığımı anladım hayata karşı. Sizi karşıma Allah çıkardı, buna eminim. O kadar çok etkilendim ki size anlatamam; inanılmaz bir mutluluk sardı içimi, farklı düşünmeye başladım. Umarım pozitifliğim hep böyle gider. Hep başkaları için yaşarken kendimi unuttuğumu hissettirdiniz bana. Size teşekkürü borç bilirim. Bugün koşa koşa gidip kitaplarınızı alacağım. İzmir’de seminerleriniz olursa katılmak isterim. Tekrardan teşekkür ederim. Bana ışık oldunuz….
C.M.
Karşılaştığım durumları, olayları detaylarıyla düşünüp, analiz etmeyi her zaman sevdiğim için bir süredir hayatımda sürekli tekrar eden olumsuz olaylara odaklanmıştım. Birçok sorunu da tanımlamıştım; ancak bir türlü çözüme ulaşamıyordum. Bu, beni daha da çıkmaza sokuyordu. İşimden nefret etmeme rağmen bir türlü herhangi bir adım atmaya cesaret edemiyordum. Gündelik hayatımı kâbusa çeviren uyku problemim vardı. Her güne mutsuz, isteksiz başlıyordum ve gün içinde de aynı mutsuzluk devam ediyordu. Abim ve babamla ilişkilerimde ciddi sorunlarım vardı .Bu durum farklı yollarla hayatımın her alanına yansıyor ve problem yaratıyordu… NLP ile ilgili biraz bilgim vardı, yazılarından çok etkilendiğim için Arzu Hanım’la görüşmeye karar verdim. Arzu Hanım’ın yardımlarıyla çok kısa sürede, yıllardır beni çok zorlayan birçok problemimi çözdüm. Uyku sorunum, tahmin ettiğimden çok daha kısa sürede düzeldi. İşimle ilgili kesin adımlar atma cesaretini buldum, abim ve babamla ilgili yıllardır büyüttüğüm sorunları çözdüm. Tüm bunlarla birlikte zihnim de rahatladığı için genel olarak çok daha pozitif bir insan oldum. Kendisine de söylediğim gibi: Hayatımda ilk kez, tam anlamıyla mutluyum ve hayatın tadını çıkarıyorum. Sizi tanıdığım için çok mutluyum. Çok çok teşekkürler… …
G. E.
Kurumaya yüz tutmuş, gövdesi çürümek üzere olan, yara almış, umudunu yitirmiş, güneşe yüzünü dönmeyen, kendi hayat ormanımda küçük bir ağaçtım belki de… Şimdi köklerim güçlenmeye, dallarım uzamaya başladı. Çürükler azaldı, zedelenmiş gövdem yenilenmeye başladı… Daha çok oksijen alıyorum, güneşin sıcaklığını içime çekiyorum, yapraklarım da yeşermeye başladı… Çiçeklerim de açacak inanıyoum. Ben küçük bir kiraz ağıcıyım. Büyüyüp güçlü bir ağaç olacağım ve yapraklarım da çiçek açacak buna inanıyorum… Kirazın çiçek açması baharın gelmesini temsil eder. Kendi hayat ormanımda; benden güneşini, suyunu, oksijenini esirgemeyen ve bana dalını uzatıp, yenilenmemi, gelişmemi sağlayan size teşekkür ediyorum. Sevgiler …
Kiraz ağacı
Mahkeme salonunda sadece hâkime hanımın sesi çınlıyor, boşanmak istediğim 26 yıllık kocam ve davacı ben… Hâkime hanım: – Sebep ne? Neden boşanmak istiyorsun? Aldatma, kumar, geçim sıkıntısı, borç batağı, eve gelmeme, ahlaksızlık, onur kırıcı eylemi ne, haklı bir sebebin yok ise boşamıyorum sizi… Saygısızlık etmemeliyim, sinirlenmemeli, dikkatli konuşmalıyım, karşımda hakime hanım var, ne demeli, yanlış olur mu düşünceleri içinde çırpınırken ağzımdan çıkıverdi: – Sevgi… Sevgi var mı diye sormadınız? Sevgi olursa bu dediklerinize de katlanır kadınlar, sevince başka. Sevgi bitince her şey bitiyor, hiçbir şeye tahammül edilmiyor. 26 yıl önce sevgiyle başlayan evliliğim, zaman içinde evlilikteki paylaşımların yaşanmaması, evliliği beslemek gerekirken sadece evcilik, anne baba oyunu oynamamız sevginin bitmesine neden oldu. Tıpkı hâkime hanım gibi kimse evliliğimizi bitirebileceğime inanmadı, türlü zorluklar, sıkıntılı durumlar yaratıldı, söylediklerimi dinlemediler, duymak istediklerini duyamayınca çıldırdığımı bu dönemin geçici olduğunu, düzeleceğimi düşünerek beni izlemeye aldılar. Babam küstü kırıldı, benim konuşmalarıma anlam veremedi. Sebebini anlayamadılar; okuduğum kitapları, katıldığım seminerleri sorguladılar. Hatta işimi bırakmamı önerdiler. Kocamla kafa kafaya verip, bana yeni bir iş düşünmeye başladılar… Eyvah! Beni birey olarak görmüyorlar. “Elalem ne der, bu yaştan sonra senin peşinde mi gezeceğim, otur kocanın yanında, onun sözünü dinle, sok kafanı geçin” diyen babam… Dört duvar arasında yaşadıklarım, benim hayatımdı ve onu değiştirmek için mücadele ederken kimse beni anlamak istemedi, inanamadılar ama ok yaydan çıkmıştı bir kere… Eski ben olsaydım, bunların hiçbiri yaşanmayacaktı; ama ben de mutluluk oyunları oynayarak yaşamıma devam edecektim. Bu yüzden inanamıyorlardı. İnanmadılar çünkü değişmiştim, boşanınca ne yapacaksın, elaleme ne diyeceksin, ya o olursa, ya bu olursa gibi korku dolu sözler… Korkularım, yok olmuştu; hayata bakışım değişmiş özgüvenim artmıştı. Bu hale gelmem kolay olmadı, eski halimle kalsaydım mahkemede hâkimin karşısında konuşamazdım. Zaten iş oraya da varmazdı. Muhabbet kuşu misali kafesimde öğrenilmiş çaresizlik içinde yaşardım. Bu olayları yaşarken karşıma, kendimi bu konuda güçlendirebileceğim birçok kitap, video, teknik çıktı. Ve sevgili Arzu Bıyıklıoğlu gibi bir yaşam koçu ile tanışma fırsatım oldu, onunla telefonda ve internet aracılığıyla görüştük. İki ay, belirlediğimiz günlerde internet üzerinden buluşup, görüntülü seanslar yaptık. Ödevler hazırladım, öğrettiği tekniklerle bu süreci daha kolay geçirmiş oldum. Onunla ilk telefon konuşmamda beni en çok yaralayan sözleri ağlayarak söyledim: “İşlerim tam da yolunda gitmeye başladı, önüme istediğim fırsatlar çıkıyor; kısacası kanatlanıp uçuyordum, başıma vurdular, yere çakıldım.” Arzu Hanım: “Biz o kanatları tekrar güçlendirir, sizin tekrar uçmanıza yardım ederiz, siz eğer istiyorsanız…” Evet, onunla çalışmalarımızın üzerinden 10 ay geçti ve ben kendi kanatlarımın öncekinden de daha güçlü olduğunu düşünüyorum. Bana kattığı tüm güzellikler için ona minnettarım, tekrar teşekkür ediyorum. İyi ki hayatıma dokundunuz… …
Beste
Gazete yazılarını ve sitedeki yazılarını takip ederek hayata bağlandım yeniden. HUZUR BULDUM, SEVGİYİ BULDUM, HER GÜN YENİ ŞEYLER ÖĞRENİYORUM HAYATTAN. BUNLARIN HEPSİ BAŞARI BENİM İÇİN. Anladım ki samimiyet olunca kazanan oluyorsun, herkese çok teşekkür ediyorum. Vazgeçmemeyi öğrendim, görmeyi, duymayı, hissetmeyi en önemlisi sevgiyi. Kaybeden gibi gözüksem de asıl kazananın ben olduğumu biliyorum. Artık her şeyin daha iyiye gittiğini hissediyorum. Rabbim beni ve herkesi çok seviyor; inşallah en kısa zamanda mucizeleri size ileteceğim. Ben çok dipten başladım hayata, artık hayallerim, hedeflerim var. Işığa doğru yürüyorum. Ve bundan sonra sadece başarıları yazacağım size. Teşekkür ediyorum ve şükrediyorum……
H.A., Eskişehir
Hayatımı iki bölüme ayırıyorum; Arzu Bıyıklıoğlu ile tanışmadan önceki ve sonraki dönemler olarak. Önceleri yazılarını beğenip, içinde ışık bulup okuduğum sevgili güneşimdi, daha sonrasında yaşam koçum olarak aydınlanmama yardım etti. “Artık hayatımda bir şeyler değişmeli ama nasıl?” dediğim anda yazılarını soluksuz okumaya, sonra çevremdeki herkese anlatmaya başladım. Öyle güzel bir ışıktı ki o yazılardan süzülen, bu ışık beni de alsın içine katsın istedim. Sanki ben karanlık bir odada oturuyordum da o gelip ışıkları yaktı ve aslında içimde, çevremde neler olduğunu gösterdi bana. Farkında olmamı sağladı. Sorunlarıma kafa yormak yerine, fırsatları görmeme yardım etti. Hayıflanmak yerine, aslında hayatımda neleri kaçırdığımı gösterdi. Anımı yaşarken geleceğime yatırım yapmayı öğrendim, anın içinde kaybolup gitmeden… Arzu Hanım’dan önceki ve sonraki halim arasında gece ve gündüz kadar büyük bir fark oluştu. Ailemden, arkadaşlarıma; iş arkadaşlarımdan yolda selam verdiğim herkese kadar sıçradı içimdeki enerji. Çevremdekilerde hayret ve hayranlık uyandırdı tabi ki. Kendi aydınlanmamı yaşarken, elimden geldiğince çevremdekileri de aydınlatmaya çalıştım keşfettiğim ışığımla. Aynaya her baktığımda sevgi dolu ve içten gülümsemeye başladım, bunu küçüklüğümden bu yana hiç yapmamıştım. Sigarayı birdenbire bıraktım, kendime limitler koyarak, zorlayarak değil, kendimi severek. Hayır demeyi öğrendim, korkmadan ve çekinmeden. Beş yaşındaki küçük kız gibi olan ürkek tavırlarım yerini sağlam, güçlü ve kendinden emin olan, ışık saçan bir kadına bıraktı. Hayatı ve kendimi sevgiyle kucakladım. Kendime doğru çok güzel, derin ve keyifli bir yolculuğa başladım ve devam ediyorum Arzu Bıyıklıoğlu ile. Bu o kadar güzel bir yolculuk ki, her verdiği ödevde daha çok aydınlanıyorum, her farkına vardığım yönümle daha çok mutlu oluyorum. Kartopu gibi artan bir mutluluk ve ışık yumağının içinde sevgi, güven ve derin bir haz ile ilerliyorum hayatımda. Arzu Hanım’ın o sıcak gülüşü, ışığı ve enerjisi her yere, herkese ulaşsın, ulaşmalı da… O’nu tanımak ayrı bir güzellik, yaşam koçum olması ise hayatıma kattığı bambaşka bir renk. Çok teşekkür ederim……
P.S.H., Danimarka
Emekli bir avukatım. İş hayatıma 5 yıl ara verdikten sonra ihtiyaçtan dolayı tekrar çalışmak istedim. Ancak yetenek ve bilgimin olmasına rağmen iş bulamıyordum. Kızım koçluk almamı tavsiye etti. “Bir bildiği vardır, deneyeyim” dedim. İş bulamamamın aslında kafamın içinde yarattığım bir şey olduğunu anladığımda inanamadım. Ama öyleydi, içimde hep, yaşımın fazla olması, 5 yıl çalışmamanın verdiği korku, kimse beni istemiyor gibi olumsuz inançlarımla kendi kendimi engelliyormuşum. Bu düşüncelerin yerine başka düşünceler koyunca hem moralim düzeldi, hem harika bir işim oldu. Evet, gerçekten de ne yaparsa insan kendine yapıyormuş….
Sezgi, İstanbul
Eşimle ilişkim, kıskançlıklarım ve ani tepkilerim yüzünden çok kötüye gidiyordu. Onu severken kaybetmek için elimden geleni yapıyordum. Koçluk almaya karar verdim, aslında ne olduğunu pek bilmiyordum, denemek istedim. Önce kendimi tanıdım, yüzleştim, bu çok acıydı. Sonra kabullendim tabi ki, eşim ve benim ne kadar farklı olduğumuzu anladım, nasıl anlaşabileceğimizi öğrendim. Olumsuz patlama halindeki duygularımı kontrol edebilmeyi öğrendim. Eşimle boşanmanın eşiğinden döndüm ve eskisinden çok daha güzel bir ilişkimiz var. Çocuğumuz da çok daha mutlu artık….
Pınar, Mersin
33 yaşındayım, 18 kilo fazlalığım vardı. Hep diyet yapıp sonra fazlasıyla alıyordum. Artık diyet yapmaktan sıkılmıştım, bedenimi de sevmiyor insanlardan kaçıyordum. NLP’yi denemeye karar verdim. Yemeğin aslında beynimde olduğunu, neden, nasıl yediğimi anladım. Sadece yeme alışkanlıklarımı değiştirmekle kalmadım, kendimi, bastırdığım duygularımı da tanıdım. Bedenimi severek, yeni alışkanlıklar kazanarak, özgüvenimi yükselterek 7 ayda sağlıklı bir şekilde zayıfladım….
Nihal, İstanbul
İş hayatımda üst üste yaşadığım başarısızlıklardan sonra kendime inancımı kaybetmiştim. Başarısızlığım eşimle olan ilişkimi de olumsuz etkiliyordu. Ama seanslar sonrasında başarısızlık diye bir şey olmadığını anladım, bunların hepsinin bir deneyim olduğunu fark ettim, kayıplarıma bakışım değişti. Tekrar kendime güvenmeye başladım. Hatta iş yerimi kapatıp başka bir yerde işe girdim. Çünkü ticaretin bana göre olmadığını, kurumsal bir yerde çalışmanın bana daha uygun olduğunu anladım. Şimdi iş yerinde yükselme hedeflerim var, öğrendiğim tüm bilgileri eşime ve çocuklarıma aktarıyorum. Okumaya ve not alarak çalışmaya devam ediyorum. İnsan ne yaparsa kendine yapıyormuş gerçekten. Ben artık kendime iyi şeyler yapmaya karar verdim….
Kemal, Mersin
29 yaşındayım, yüksek lisans yapıyorum. Topluluk önünde konuşmakta zorlanıyordum, ayrıca sosyal ilişkilerimde girişken olamıyor ve ani tepkiler verebiliyordum. Özgüven çalışmasına katılarak hem topluluk önünde rahat konuşabilmeyi, hem de kendimin farkına vararak daha iyi iletişim kurabilmeyi başardım. Eskiden kimsenin beni beğenmediğini düşünürdüm. Oysa kendini beğenmeyen ve içten içe suçlayanın ben olduğumu fark ettim. Sonra da kendimle barışıp, eksik yanlarımı güçlendirdim. Sorun, kafamın içinde yarattığım dünyaymış. Düşüncelerim değişince davranışlarım ve tepkilerim de değişti. Arzu Hanım hep yazmamı, notlar almamı söylerdi, ben yazmayı sevmeyen bir insan olarak başta hep kaçtım ama sonra yazmaya başladım. Kendimle ilgili notlar almak, isteklerimi ve fark ettiklerimi yazmak, beni hızlandırdı. Artık hayata ve kendime başka bir pencereden bakıyorum. Daha da iyi olacağıma inanıyorum….
Figen, İstanbul
29 yaşındayım, geçen sene kasım ayında annemin isteği üzerine Arzu Hanım ile tanıştım. Günümün çoğunu bilgisayar başında geçiriyordum. Gelecekle ilgili hiçbir planım yoktu, sosyal hayattan giderek kopuyordum, kendi başıma kalıyordum her geçen gün. Seanslarda kendimi tanımaya, kendimle yüzleşmeye başladım, 3 ay sonra kendime hedefler koymaya başlamıştım; spora başladım, yeni şeyler denedim, bilgisayarı bıraktım, kitap okumaya, kendimle ilgilenmeye başladım, hayata bakış açım değişmeye başladı. Yıllar önce 4 yıllık üniversiteye geçmek için yapılan Dikey Geçiş Sınavı’na 2 kere girmiş ve ufak bir puan farkıyla başarısız olmuştum. Tekrar sınava girmeye karar verdim. Dershaneye başladım, kendimi motive etmeyi öğrendim. Engelleri zihnimde aştım, okula zihnimde ulaştım. Ve sınavı kazandım. Sınavı kazanmaktan da öte çok daha iyi bir bakış açısı kazandım….
Mustafa, İstanbul
Kitabınızı aldım, inanın sindire sindire okuyorum ve neredeyse her satırını çizen bir durumdayım 🙂 Birazını uygulamaya başladım, inşallah hepsini hayatıma geçirebilirim; ama bir kere okumak yetmeyecek, tekrar tekrar okumam gerekecek sanırım. Tekrardan teşekkürler; tekrar ağzınıza, yüreğinize, bilginize sağlık……
gökçe buyurgan
Kurumaya yüz tutmuş, gövdesi çürümek üzere olan, yara almış, umudunu yitirmiş, güneşe yüzünü dönmeyen, kendi hayat ormanımda küçük bir ağaçtım belki de… Şimdi köklerim güçlenmeye, dallarım uzamaya başladı. Çürükler azaldı, zedelenmiş gövdem yenilenmeye başladı… Daha çok oksijen alıyorum, güneşin sıcaklığını içime çekiyorum, yapraklarım da yeşermeye başladı… Çiçeklerim de açacak inanıyorum. Ben küçük bir kiraz ağacıyım. Büyüyüp güçlü bir ağaç olacağım ve yapraklarım da çiçek açacak buna inanıyorum… Kirazın çiçek açması baharın geldiği anlamına gelir :):):) Kendi hayat ormanımda benden güneşini, suyunu oksijenini, esirgemeyen ve bana dalını uzatıp yenilenmemi, gelişmemi sağlayan size teşekkür ediyorum :):) Bugünkü konuşmamızdan sonra hissettiklerim bunlardı ve paylaşmak istedim. Teşekkür ederim size çok çok çok hem de 🙂 Sevgiler Kiraz ağacı :):)…
K. E.
Uzun süre Arzu Hanımın yazılarını takip ettim. Samimi yazıları, beni kendisinden koçluk almaya itti. Evlenme aşamasında yaşadığım stres ve sıkıntıları koçluk sistemiyle kolaylıkla atlattım. Küçük bir çevrede yaşadığım sıkıntıları kimseyle paylaşamıyordum. Paylaştıklarım da kendi kafalarıyla akıl vermekten başka bir şey yapmıyordu. Akıl, öğüt almak, can sıkıcı bir şey; hiç ilerleme kaydedemiyordum. Koçluk çalışmasında hem kendimi daha iyi tanıdım hem de kendi çözümlerimi kendim buldum. Hayırla evliliğimi gerçekleştirdim. Şimdi öğrendiklerimi eşimle paylaşıyorum….
Nermin C (Samsun)
9 yıldır aynı işyerinde çalışıyordum; artık kariyerim için iş değişikliği ve pozisyon değişikliği yapmam gerekiyordu. Ancak çok uzun süredir iş görüşmesi yapmadığımdan ve işyerime alıştığımdan dolayı korkularım vardı. Hem işimi değiştirmek istiyor hem de yerimden kımıldayamıyor, eyleme geçemiyordum. En sonunda koçluk desteği denemeye karar verdim. 10 hafta sonra herşey değişti, özgüvenim arttı, korkumdan kurtuldum, iş başvuruları yaparken iş teklifi aldım. Ve yeni işimde çok mutluyum. Kendimi nasıl yöneteceğimi ve nasıl motive edeceğimi öğrendim….
Gülay T. (İstanbul)
İlk başta koçluk almak bana çok saçma geliyordu. Birisi bana akıl verecek, ne yapmam gerektiğini söyleyecek sanıyordum. Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine denemek istedim. Daha ilk çalışmada akıl vermekle alakası olamadığını anladım. Okul hayatımı başarıyla tamamlamıştım; ancak iş hayatında çuvallamıştım. Kariyer koçluğuyla ufkum açıldı, kendime bir yol çizdim, cesaretim yerine geldi. Okul sonrası çevremin etkisiyle kapıldığım umutsuzluklardan kurtuldum. Artık çevremin beni yönetmesine izin vermiyorum. Kendi karalarıma ve hayallerime güvenerek sahip çıkıyorum. İstediğim işe sürpriz bir şekilde girdim, tabii ki bu benim mucizemdi. Ve şimdi gitmek istediğim yolu biliyorum. Benim gibi yolu belli olmayan, gelecek korkusu yaşayan yeni mezun arkadaşlarıma da kesinlikle koçluk almalarını tavsiye ediyorum….
Sedat K. (Ankara)
Ben 21 yaşındayım. Başarılı bir okul hayatım olmasına karşın sosyal ilişkilerimde sorunlar yaşıyor, özellikle de erkek arkadaşlarımla konuşamıyordum. Utangaçlık, mahcupluk, gruba katılamama gibi pek çok sıkıntım vardı. Arzu ablayla çalıştıktan sonra özgüvenim arttı. Yürüyüşüm, duruşum değişti. Artık çok daha rahat arkadaşlıklar kurabiliyorum. Onun dediği gibi zihnimde yarattığım problemi yine zihnimde çözdüm. Arzu abla bana bunu nasıl yapabileceğimi öğretti, ben de uyguladım ve başardım….
Merve T. (İstanbul)
Arzu Hanım, Merhaba,\n \nBugün yapıcı kararlar verip güzel çözümler bulduğum bir konu oldu ve en az 5 kişiyi mutlu ettim, tabii şirkete de önemli katkıları olacak. İyi ki sizi tanıdım, iyi ki varsınız, benim gelişimime sağladığınız çok değerli katkılar için çoook teşekkür ederim.\n \nGörüşmek üzere,\nSevgiler…
S.E.
Bak Serpil; Hayat bir an, anı yaşamak sanat. Fakat bu sanat öyle doğuştan gelen yetenekle değil… Bakmak… Görmek.. Anlamlandırmak ve anlamak, evet bu demektir. Tek düze öğrenilmiş bir çalışma değil kendi kaleminin nerede bitmesi, nerede başlaması gerektiğini hissederek hareket ettirme sanatıdır. Sanatın karşısında övgüyü eleştiriyi kazancı kaybı zevki acıyı ün sahibi olmayı ve gözden düşmeyi yaşadığında asıl önemli olan “SEN” olanın neyi gördüğü onun senin OL’mana neler verdiğidir. Oysa Sen; İnsanların sana ihanet ettiğini düşündün; mesela annenin, babanın, eşinin ve aslında bu çıkılmaz kuyuda işte tam da burada o an kendine ihanet ettin. Konuşmadın, dinledin ve daha çok sustun, herkesi mutlu edip seni yalnız bırakmasına izin verdin; sonra kendine yabancı oldun ve ona acıdın. Sonra acıtan duyguları elde etme çaban başladı, seni acıttı acıttı.,. Sonra hep tümsekli yolları seçtin ve bu ters çabana sen tüm benliğini vererek bunun bir de üstüne inandın. Ve dedin ki her yaşanan şeyle, düştüğün kuyuda üzerine bir kürek toprak atıyor ve gün geçtikçe kuyudan çıkman güçleşiyor, imkansızlaşıyor.. Sonra silkelendin ve aslında hayat tecrübesi denilenin daha iyiyi yaşamak, bilmek ve öğrenmişliklerden geçtiğini gördü gözün. Ve üzerine atılan toprağın tıpkı kuyuya düşen eşek anekdotunda olduğu gibi ayağının altına nasıl indireceğini ve gökyüzüne nasıl daha fazla yaklaşacağını öğrendin. Yapıp yapamamanın, söyleyip söyleyememenin önem ve anlamından çok niyetin anlamını ve bunu ifade edebilmeyi öğrendin.,. Hayatında seni sen yapan evetlerini, hayırlarını tadına bakarak söylemeyi hiç sorgulamadığın kendi benliğini öğrendin. Kendini bir kaşif gibi aldığın ipuçlarıyla derine inip keşfetmeyi öğrendin. Şimdi bunlar için, geçmiş için teşekkür etmeyi borç bilmelisin; eğer onlar olmasaydı daha güçlü bir kadın, bir anne, bir eş, bir evlat olamayacaktın. Onlar seni sen yapanlar oldu, tüm bunları ve dartın her defasında hangi noktasına atış yapacağını gösteren sevgili Arzu Hanıma da teşekkürü borç bilmelisin. İyi ki varsın.. …
Serpil
Sayın Arzu BIYIKLIOĞLU İş ve özel hayata bakış açınızı değiştirerek, zihin yapınızı yeniden programlayan kendinize, çevrenize daha duyarlı bir hale getiren, iş ve özel yaşamda muazzam bir gelişim başlatarak başka bir insana dönüşmenizi sağlayan çok kıymetli bir yaşam koçu. NLP Uzmanı….
Cafer Varol