Gündemde olaylar alıp başını giderken bu olaylara fazla takılmadan kendi üzerlerine odaklanmış, içsel huzur ve dengeyi yakalamış (ya da yakamla gayreti içinde) olanlara gündem takipçileri pek hoş gözle bakmıyorlar. Bu arada gündemciler de kendi arasında ikiye ayrılıyor J Birincisi, gündemi takip edip sadece söylenerek sorunun bir parçası olanlar; ikincisi de bir formül üretip, hamle yaparak çözümün parçası olanlar (ya da olma gayretinde olanlar). Bu ikinci grubu takdirle, saygıyla tebrik ediyorum. Birinci gruptakilerin de yaptıkları davranış tarzının aslında sorunu beslediğinin bir an önce farkına varmalarını diliyorum.
şimdi gelelim bizim kendine yönelik arınma, iyileşme, içsel güzelleşme yapan grubumuza J Aslında onlar, pasif olarak az önce bahsettiğim ikinci grubun içindeler 🙂 Yani sadece kendileri için değil aslında tüm insanlık için çalışıyorlar. Bunu “yüzüncü maymun fenomeni”yle anlatmak istiyorum.
Pasifik Okyanusu’nda bulunan pek çok adada, yaşayan maymunlar için gözlem grubu kurularak 30 yılı aşkın bilimsel araştırmalar yapılmış. 1952’de Koshima Adası’nda maymunların yemesi için çamurlu su kenarına tatlı patatesler bırakmışlar. Maymunlar patatesin tadını çok sevdikleri için çamura rağmen yemeye çalışıyorlarmış. Ama bir gözlem sırasında 18 aylık bir maymunun tatlı patatesi yıkamayı keşfettiğini, sonrasında da bunu annesine ve diğer arkadaşlarına öğrettiğini gözlemlemişler. Günler geçtikçe maymunlar arasında bu patates yıkama işi giderek yayılmaya başlamış. Her maymunun tek tek bu yeni taktiği yanındakine öğretmesi ilginç bir olayken asıl 1958’de daha ilginç bir olay yaşanmış. Bu yıkama işlemini yapan maymunların sayısı 100’e ulaştığında (bu rakam semboliktir) birdenbire Pasifik Okyanusu’nda olayla hiçbir bağlantısı olmayan diğer adalardaki maymunlar da aynı anda tatlı patatesleri yıkayarak yemeye başlamışlar J 100. maymunun enerjisiyle belli bir seviyeye ulaşan enerji, devrim niteliğinde bir bilgi transferine sebep olmuş. Sonrasında Duke Üniversitesi’nden Dr. J.B. Rhinne değişik şekilde deneyleri tekrarlayıp hep aynı sonucu almış. Yeni bir düşünce ve davranış tarzı, toplumları oluşturan fertlerin belirli bir oranı tarafından benimsendiğinde birlikte oluşturdukları rezonans, bu yeniliğin -mesafeleri ve bilinci aşarak- kolektif bilinçaltından zihinden zihine aktarıldığı tespit edilmiş böylelikle. işte, dünyada ya da Türkiye’de kendi üzerinde arınma, tevekkül, barışma, sevgi ve içsel mutluluğu doğurma çalışmaları yapan, gündemden uzak kendiyle baş başa kalan insanlar şu an patatesi yıkayan maymunlar gibi 🙂 Her biri kendini içsel olarak arındırıp sevgi enerjisiyle daha fazla temas ettikçe farklı bir rezonans yayıyorlar ve belli bir sayıya ulaştıklarında pek çok insan da kendiliğinden bu olumlu enerjiye bağlanacak 🙂
Bu deney, bana aynı zamanda Gandi’nin “sen değişirsen dünyan değişir” sözünü de hatırlatıyor. insanın kendisinde olan değişim mutlaka onun hayatını ve hayatındaki insanların da bir kısmının değişmesine vesile oluyor. Değişmeyen ve kendini tekrar eden insanlara (olaylara) takılmak, şikâyet etmek ya da yargılamak yerine ya sorunun çözümü olmak için harekete geçmek ya da kendi içsel dünyamızı düzeltmekle ilgilenmek çok daha akıllıca değil mi? Belki de yüzüncü maymun sensin, ya da ben 🙂 arınmak için çalışmaya devam 🙂
Sevgi ve sağlıkla ilerleyin…
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu