Sana kim olman gerektiğini, ne iş yapman gerektiğini, nasıl davranman gerektiğini sürekli kulağına fısıldayan ebeveynin ya da elâlem denen gizli örgütten özgürleşme vaktin geldi çocuk. Çocuk diyorum çünkü bunlardan hâlâ etkilenen yanın, çocukluk kayıtların. Ebeveynlerin elbette çocukları için güzel istekleri, güzel öğütleri, güzel öğretileri vardır ama hepsi doğru değildir. Ya da onlara göre doğru, zamana göre doğru olabilir; ama şimdi işe yaramayabilir… Senin için en doğru fikir de olabilir Peki, nasıl bileceksin bunu? Kendini tanıyarak tabii kiElâlemin fikri, tavsiyesi, yargısı zaten bitmez tükenmez bir kaynak gibidir. İstediklerini yaparsam alkış gelir, yapmazsam yargı gelir korkusuyla yaşanmış bir hayat da yaşanmamış demektir. Kendini bilse bile insan, korku ayağına prangalar vurur.
Senden istenen doğru ya da güzel bir şey olsa bile sen “o” değilsen yaptığın, üstüne oturmayan bir elbise gibi seni sürekli huzursuz eder. Senin içinde doktor olma ruhu yoksa doktor olmak seni zorlar, mutsuz eder. Senin içinde mühendis olma ruhu yoksa mühendis olmak seni zorlar, mutsuz eder. Senin ruhunda özgürlük, yaratıcılık varsa rutin bir iş, seni zorlar. Senin ruhunda araştırmak, gezip görmek varsa bir eve hapsolmak seni zorlar. Senin ruhunda gerçekleştirebileceğin hayallerin varsa gelenekler içinde yaşamak seni zorlar. Senin içinde fark yaratmak varsa herkes gibi olmak seni zorlar… Evet çocuğum, halay çekmek de güzeldir ama senin içinde Ege türküsü çalarken halay çekmek seni zorlar. Kısaca ruhunda hangi şarkı çalıyorsa onu oyna ve kendini gerçekleştir. 🙂 Çünkü bunun için geldik bu dünyaya… Sürekli başkalarını dinlersen hep onların sana çaldığı şarkıyı duyarsın. Oysa duyman gereken senin ruhunun şarkısı…