istenmeyen bir durum başınıza geldiği zaman ne yapıyorsunuz? ilk aklınıza gelen nedir? Bakış açınıza göre zihniniz bir yorum yapar. Ya ders alıp bir şeyler öğrenmeye çalışarak krizi fırsata çevirmek ister ya da olumsuz bir bakış açısıyla soruna sorun eklemek ister. Her iki bakış açısında da aslında niyet rahatlamaktır. Olumlu bir çıkarımda bulunarak düşünen bir zihin farkındalıklı bir bilinçtir ve doğru yoldadır. Soruna sorun katarak bakan bir bakış açısı suçlu arayarak rahatlamaya, haklı olmaya çalışan zihin ise egonun kendisini haklı çıkarmaya çalışarak rahatlamaya çalışan ve farkındalığı olmayan bilinçtir. Eğer istenmeyen olayla, kişiyle veya kendinizle ilgili bir yargıya varıp suçlu arayan bir zihin işleyişiniz varsa tehlike çanları çalıyor demektir. Ego iş başındadır ve kendini güçlü kılmak, beslemek adına radarlarını açmış suçluya sorumluluğu yüklemek için çalışmaktadır. Egonuz sizi yönetmeye başlamıştır ve bunu bilinçsizce hızlı bir şekilde yapmaktadır.
Ego suçluyu bulduğunda, kendini haklı çıkardığında geçici olarak rahatlayacaktır ve güçlenecektir. Onun için mutlu olmak değil haklı olmak önemlidir; çünkü bu şekilde beslenir. Ayakta kalmak adına, hayatta kalmak adına bunu yapmak zorundadır. Aynı şekilde şikâyet etmek de egonun beslendiği bir alışkanlıktır. şikâyet ettikçe ego varlığını sürdürür. Sürekli şikâyet eden kişi ne yaptığının farkında değildir. Çünkü şikâyet ederek hayatında hiçbir şeyi değiştiremediğini, olumlu bir fark yaratamadığını görmediği için aynı şeyi defalarca yapmaya devam etmesinin sebebi budur. Suçlama, şikâyet, etiketleme, küfür, öfke, şiddet ve yargı egoya enerji yükler, onu canlı tutar. Bu düşünce ve duyguları üreten zihin de farkında değildir, uyumaktadır. Eğer buna benzer durumlar yaşıyorsanız ve kendinizle yüzleşmeye hazırsanız nasıl uyanıp, farkındalıklı bir bilincin bakış açısına geçebilirsiniz onu görelim.
Belki de öncelikle SUÇ nedir, onu açıklamakta fayda var. Bir suçlunun olması için öncelikle bir suçun olması gerekir. Suç ne demek? Sözlük anlamı olarak: Törelere, ahlaka, kurallara, yasalara aykırı davranış… Peki, bu kurallar ne zaman kondu, bu kuralları koyan kimlerdi, bu kurallar şimdiki zaman için hâlâ doğru mu ya da bu kuralların doğruluğundan ne kadar eminiz gibi soruları da cevaplamakta, sorgulamakta bir fayda var. Bizim yukarıda bahsettiğimiz suçlamalar ise genelde kişisel ahlak, adalet ve yargılarımıza göre belirlediğimiz kurallarımıza, inançlarımıza aykırı gelen davranışlardır. Suçlama ve şikâyet etme alışkanlığı olan bir kişinin kendi kuralları, kendi inançları, suçu ve suçluyu belirler. Kişi kendince bir şeyi suç olarak tanımlar ve bu davranışı gösteren kişiyi de suçlu olarak atar. Kendi zihninin işleyiş, algılayış yapısına göre karar verir, haklı olma yolunu arar. Karşı taraftaki kişinin veya olayın var oluş şekliyle veya kendi göremediği diğer yüzüyle hiç ilgilenmez. Çünkü ego kendini korumak adına buna bakmak istemez. Çünkü bilinçsiz bir zihin devrededir. Çözüm bulmak, mutlu olmak değil haklı olmak peşindedir. Oysa kendi kendinize haklı olduğunuzu ispatlasanız, hatta karşı tarafı bile ikna etseniz bile anlık bir tatminden ileriye gidemezsiniz. Egonun daha da güçlenmenize ve benzer bir olayı tekrar hayatınıza çağırmaya enerji koymuş olursunuz.
şimdi biraz egzersiz yapalım, hâlâ suçladığınız, sadece kendinizi haklı gördüğünüz geçmişte yaşadığınız kötü bir olayı hatırlayın. Hani “o bana bunu yapmıştı, o zaman onun yüzünden böyle oldu ya da o bana zamanında şunu yapmamıştı…” dediğiniz bir olayı hatırlayın. şimdi bu olaya egoyu devre dışı bırakabileceğimiz başka pencerelerden, farkındalıklı bir bilinçle uyanık olarak bakalım. Lütfen cesurca soruları yazarak cevaplayın.
1) Suç diye adlandırdığınız durumu, davranışı tanımlayın:
2) Bunun neden suç olduğunu açıklayın:
3) Bunu suç olarak ilan eden, onaylayan, kesinleştiren merci kimdir, nedir? (Bunun suç olduğuna karar veren kimdir?)
4) Bu suçu işleyen kişi, aynı şeyi başka bir zamanda, sizin daha iyi olduğunuz bir durumda yapsaydı yine aynı tepkiyi verir miydiniz? (Yani suçun işlendiği zamandaki durumunuzun olumlu halini düşünün. Örneğin işsiz ya da parasız olduğunuz zamanda gerçekleşmişse paranızın veya işinizin olduğu zamana uyarlayın.)
5) Eğer sizin durumunuzun farkına göre kişinin işlediği suç hafifliyor ya da umursanmaz hale geliyorsa suçun değerini ya da gerçekliğini siz mi belirlemiş oluyorsunuz? Bu nasıl oluyor?
6) O kişi suç işlemeseydi de ne yapmasını isterdiniz? Ondan ya da olaydan beklentiniz neydi?
7) O kişinin size karşı kişisel olarak, kasti bir şekilde mi bu suçu işlediğine inanıyorsunuz?
8) Sizin nasıl ilk sorularda cevaplayarak belirttiğiniz kendi suç kriterleriniz, davranış kriterleriniz var ise o kişinin de kendi davranış kriterleri, haklı sebepleri olamaz mı?
8) Olabilir diyorsanız, o da sizin kadar kendine göre haklı ve masum değil mi? Yok olamaz diyorsanız bir an için kendi zihninizden sıyrılıp karşı tarafın zihnine geçin ve ona empati yapın. (Bunu yaparken rahat olun; sadece kendi zihninizden birkaç dakikalığına ayrılacaksınız. istediğiniz zaman kendinize dönebilirsiniz. Ancak hayatınızda değişikler yapmak istiyorsanız yeni, farklı bakış açılarından bakmak için kendinize şans tanıyın.) Oturduğunuz yerden kalkıp başka bir yere oturun ve o kişi olduğunuzu hayal edin, kendine göre onun doğrularını, onun bakış açısını yakalayın. (Bunu yaparken lütfen egonuzu kalktığınız yerde bırakın, farkındalıklı, uyanık bilincinizle deneyimleyin.)
“Hâlâ anlayamadığınız değil mi? Önemli olan haklı ya da haksız olmak değil. Kavganın kazananı yoktur. Ya kaybedersiniz ya da daha çok kaybedersiniz. Önemli olan, kalp kırmamak… Önemli olan, yargılamadan, karşılıksız sevebilmek… Haklı bile olsan özür dileyecek kadar asil olmak, bilge olmaktır. EGO’nuzu kontrol edemediğiniz sürece, o sizi kontrol etmeye devam edecektir. Böyle olduğu sürece tüm dünya sizin olsa bile asla mutlu olamazsınız.”
ALBERT EiNSTEiN