Bazı insanlar bitmez tükenmez bir enerjiyle yaşarken neden bazıları çok daha yorgun ve bitkin bir halde yaşama mücadelesi içinde? Herkesin derdi, yaşam yükü kendine göre ağırdır. Hiçbirimizin hayatı güllük gülistanlık içinde değil. Olmayacak da 🙂
Yaşam bir denge meselesidir. Denge de insana huzur verir 🙂 Kimileri bu dengeyi yaratmak için uğraşırken bitkin, yorgun, tükenmişlik sendromu içinde olur; kimileri de bitmez tükenmez bir yaşam enerjisi içinde olur.
Farkı yaratan nedir sorusunun cevabını Alman yazar, düşünür Goethe şöyle verir: “İnandığı şeyi yapan insanın enerjisi asla tükenmez.” Bu sözü gerçekten çok beğeniyorum ve hayatımda inandığım şeyleri yapmaktan dolayı enerjimi hep yukarıda tutabiliyorum. Tabii ki yoruluruz ve dinleriz ama yine toparlanıp yola devam edebiliriz. İnsanın kendisi ya da başkaları için doğru olduğuna inandığı, sevdiği, faydalı bir amaç uğruna çalışması, zamanını ve emeğini vermesi içsel kaynaklarını hep ateşleyerek enerji üretebilmesine sebep oluyor. Ama zorunluluk listelerini yerine getirmek, işe yararlılığına, değerine ya da kendisine katkı sağlayacağına inanmadığı işleri yapması hep enerji tüketiyor.
Şimdi bazılarınız diyecek ki “şuna buna zorunluyum nasıl bırakabilirim ki”… Ya da “ben şuna inanıyorum, bunu seviyorum ama onu yaparsam bunu kaybederim”… Böyle pek çok mazeret sunabilirsiniz. Ben de eğer gerçekten o işin sizin için en doğru iş olduğuna inanıyorsanız bu mazeretleri sunmazsınız diyeceğim 🙂 Belki bir günde olmayacak değişim ama emek verilirse zamanla olacak. Burada asıl önemli nokta doğruluğuna inandığımız, bizim için iyi olacağına inandığımız şeyin gerçekten iyi bir şey olduğuna ve niyetimizin iyi olduğuna emin olmamızdır. Gerisi teferruattır 🙂
Diyeceğim şu ki bir insan ne yapıyorsa yapsın mutlaka en azından bir kenarından da inandığı şeyin ucundan tutsun ve peşinden gitsin 🙂 İşte o zaman içsel enerji kaynaklarımız bizi sürekli ateşleyerek yolda tutacaktır.
Arzu Bıyıklıoğlu