Sevgili günlük hazır mısın? Bugün üstat Platon ile buluşuyoruz. Sokrates’in öğrencisi. 20. yüzyıl filozofu Alfred Whitehead’ın “Tüm felsefe, Platon’a düşülmüş bir dizi dipnottur” diyerek onurlandırdığı, felsefe tarihinin ilk sistematik filozofu Platon. Onunla ilgili söylenecek o kadar söz var ki bugün sana öğrendiklerimin hangi birinden bahsetsem bilemiyorum… 🙂
Aklıma ilk geleni yazayım o zaman. Bilinçaltım seçti konuyu, 🙂 en doğrusunu zaten o bilir. Platon’un öğretisi ahlaksal ve siyasal yanıyla ayrılmaz bir bütündür. Çünkü Platon “insanın ruhuyla toplumun ruhunu ayırmak imkânsızdır. İnsan kendi ruhunun karmaşasına çekidüzen verip dengeye getirirken doğal olarak içinde bulunduğu toplumun karmaşasını da dengeler. Karmaşık ya da düzenli toplumlar da bireysel ruhları etkiler. Bu yüzden devlet düzen ve dirliğini korursa bu da bireye yansır” der. Ve şöyle devam eder üstat Platon: “İyi ve mutlu insan, aynı zamanda iyi ve mutlu bir vatandaştır.”
Bak sevgili günlük, iyi ve mutlu bir insan olursak bu, devletimizin, toplumumuzun da işine yarayacakmış. J O zaman önce “iyi ve mutlu insan olmak nedir” sorusunun cevabını bulmamız iyi olacak. Eminim ki Platon burada göreceli değil mutlak bir iyiden ve mutlak bir mutluluktan bahsediyor…
Platon’un cevabını duyar gibi oldum bir an, “ruhun erdemlerine bakın” diye fısıldıyor bu ses; bu erdemlerin en başta gelenleri “ölçülülük, cesaret, bilgelik ve adalet”. Üstat bu erdemlerin hem bireyin hem de devletin ruhunda var olması gerektiğini söylüyor. Adalet, dengeyi sağlar, denge de ölçülü olmayı. Adaleti de bilgeliği olan, sağduyu sahibi insan, cesaretiyle sağlar. Sevgili günlük, yine görüyoruz ki her şey birbiriyle bağlı. Tıpkı bencilliğin çıkarcılık ve açgözlülükle bağlantısı olduğu gibi… Tabii şimdi burada önemli olan, bizim hangi zincirin halkası olduğumuz ve hangisi olmak istediğimiz, değil mi sevgili günlük. Neyse fazla derine inmeyelim, yavaş yavaş paylaşayım ve yavaş yavaş sevdirteyim sana felsefeyi… 🙂
Bak, Platon filozofu nasıl tanımlıyor: “Filozof hakikat âşığıdır, görüntüler âleminin üzerinden yükselir, kanatlanır ve tinsel yuvasına sevdalanır. İlahi olanı bize hatırlattığı için o kıza, bu oğlana âşık olur. Sonra onların daha yüce ve evrensel bir şeyin sadece tezahürü olduğunu anlar ve böylece yavaş yavaş tekil olandan Bütün’e doğru yükselir. Ve nihayet mutlak güzelliğin yüzüne bakarak aşk ateşinde eriyip gider. Sonra geri döner ve olgular dünyasının sadece bir yansıma olduğunu anlar, tıpkı mağara duvarına vuran gölge oyunları gibi. Yansımaları seyreden insanları uyandırmak ister yanılgılarından ama çoğu insan uyanmak istemez ve filozofa ya öfkelenir ya da onunla alay eder.”
Şimdilik bu kadar günlüğüm, sende birazcık da olsa Platon ve felsefe aşk kıvılcımı canlandırabildiysem ne mutlu bana… 🙂 Şimdi, mağaraya girip biraz gölge oyunu seyredelim ama uyanık olarak…
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu