Akıllı olmak sadece seçkin insanlara mı ait bir özellik midir yoksa her insan akıllı mıdır? Yaptığım sosyolojik, psikolojik, nörolojik ve felsefi araştırmalara göre akıl, her insan için vardır ama kullanıp kullanmamak ya da ne amaçlı kullanacağı kişiye kalmıştır. Tabii çevresel faktörler de çok önemlidir ama şunu da unutmamak gerekir ki aynı çevrede yetişmiş ama farklı yaşam başarıları elde etmiş insanların da sayısı azımsanmayacak derecededir.
Akıllı bir canlı olmamız bizi dünyada diğer tüm varlıklardan çok net bir şekilde ayırırken pek çok insan bu özelliğini yeteri kadar kullanmaktan kaçınır. Özellikle ülkemizde bu oran göze batacak kadar yüksektir. Hepimiz dış dünyadan gelen bilgiyi duyumsarız, anlamlandırırız ve çıkarımlarda, yargılarda bulunuruz. Peki, bu yeterli mi? Yani bu, aklı kullanmak mı? Özerk bir akıl kullanma söz konusu değilse akıl gerçekten kullanılmış mıdır? Tabii ki değil, bu beynin genel geçer işleyiş şeklidir sadece. Aklı kullanmak farlı bir şey olsa gerek 🙂
Aklı kullanmanın ne demek olduğunu pek çok disiplin açısından ele alabiliriz. Ama ben bugün yine konuyu felsefi açıdan ele almak istiyorum. Ve sözü aydınlanma çağının en önemli filozoflarından Kant’a bırakıyorum:
“Bireysel açıdan bakıldığında aklını özerk kullanmama, kişinin yaşamda savrulmasına yol açar. Toplumsal açıdan bakıldığında ise aklını kullanmayan kimselerin başına yönetici olarak gelmek son derece kolaydır. Üstelik yöneticiler, aklı kullanmayı sıkıntılı ve tehlikeli göstermek için ellerinden geleni yaparlar böylelikle kullanılmayan akıllara hükmetmek kolaylaşır.” Kant, yöneticilerin “ergin olmayan’’ kimselere koydukları zihinsel bariyerleri şu keskin sözlerle anlatır: “Önlerine kattıkları hayvanlarını önce sersemleştirip aptallaştırdıktan sonra bu sessiz yaratıkların kapatıldıkları yerden dışarıya çıkmalarını kesinlikle yasaklarlar sonra da onlara, kendi kendilerine yürümeye kalkışırlarsa başlarına ne gibi tehlikeler geleceğini bir bir gösterirler.”
Kant, tüm kişilerin ve toplumların aydınlanma olanağının olduğuna dikkat çeker. Aydınlanmanın kişisel bir atılım, cesaret ve sorumluluk istediğini belirtir. Kişilerin ve toplumların aydınlanmaması, akıllarını özerk olarak kullanmamalarından kaynaklanır. Bunun nedeni de önce kişinin kendi iç engeli ve sonra da bundan fayda sağlamak isteyen yöneticilerdir diye ekler.
Kant’ın aklını kullanmakla ve engellerle ilgili yaptığı açıklamalar aynı zamanda aile ve çocukları için de geçerli. Pek çok aile, çocuklarının kendi başına gitmesini, geleneklerin dışına çıkmasını, farklı düşünmesini istemez. Bu yüzden çocuklarını yetiştirirken farkında olarak ya da olmayarak pek çok engel koyar, baskı yapar. Ülkemizde o güzelim kuşların kolu kanadı kırılır. Çoğu yetişkin da başkalarının kendi yerine düşünmesine, karar vermesine çokça izin verir. Karar vermek, sorumluluk getirir çünkü 🙂 Ne söyleyeceğine karar veren bir dost, bir akıl hocası, ne yapacağına karar veren bir hoca, geleneksel âdetler, ne yiyeceğine, ne giyeceğine, hatta kim olacağına karar veren bir sisteme teslim olmak çok daha kolaydır. Ve çoğunluk öyle yapıyordur ve “çoğunluk haklıdır” psikolojisiyle dışlanma korkusu aklı başka ellere teslim etme yanlışına yöneltir insanı. Oysa kendisidir bu yönelmeye esir olan, aklını kullansa fark eder bunun sadece bir korku olduğunu.
Ben aklın özerk olarak, sorgulayarak, meraklanarak, eleştirel kullanılmasının yanında kalbin de kullanması taraftarıyım. Ama kalbi kullanabilmek, kalp gözünü de açabilmek için önce aklımıza mukayyet olmalıyız 🙂 Aklımızı kullanmak için öğrenilmiş düşünce kalıplarının dışına çıkıp yeni baştan öğrenmeliyiz, yeni baştan sorgulamalıyız, düşüncenin biz olmadığını ama düşünceler üretebileceğimizi anlamalıyız.
Son olarak diyeceğim şu ki güzel insan: Aklımıza sahip çıkmazsak bize kimse sahip çıkmaz, en fazla sahip çıkıyorMUş gibi gözükürler… O yüzden aklını kullan ama kullanıyormuş gibi yapma ya da kullandığını sanma. Tanrı’nın sana bahşettiği muhteşem armağanı geri çevirme 🙂 Ne de olsa seni değerli bulmuş ki sana vermiş. Niye vermiş? Kullan diye 🙂 Tabii aklı kullanmayı da öğrenmek lazım. Emek ister, zaman ister, cesaret ister, yürek ister… Ben hâlâ öğreniyorum 🙂 Ama iyi haber öğrenirken bile çok işe yarıyor 🙂 Ve bu yolda giderken en büyük yanılgımızda “ben zaten aklımı kullanmayı biliyorum, her zaman da kullanıyorum” demek olur. işte o zaman hızla geri gitmeye başlarız, kendimizi sınırlarız ve kendi egomuzun tuzağına düşeriz. Her daim devam güzel insan J birlikteyiz ve birlikte güzeliz 🙂
Sevgi ve sağlıkla ilerleyin…
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu