Beynimizdeki Pencereler

Beynimizdeki Pencereler

Hepimizin kendi kafasından dünyaya açılan bir penceresi vardır ve o pencereden dünyayı seyrederiz, kararlar alır, yorumlar yaparız, yargılar ve tepkiler veririz. işte bu pencerenin sınırları da her birimizin yaşam kalitesini belirler. Dar penceresi olan insanlar, çok kısıtlı alanları görür, tek tip yorumlar yapar. Dünyayı o pencereden nasıl görüyorsa gerçekliği de odur. Gerisi onun için yoktur. Daha farklı olabileceğini bilse bile kendisi için kabulü odur. Sahip olduğu pencereyi genişletmek ya da başka bir pencere daha açabilir miyim acaba diye sormak bile istemez. Yıllarca baktığı pencereye o kadar alışmıştır ki o pencerenin önünden ayrılmak istemez. Buna "direnç" denir. Neye direniyorsanız onun büyümesine, daha da gözünüze batmasına izin verirsiniz.

Nasıl ki evinizin farklı pencerelerinden farklı manzaralar gözüküyorsa zihin pencerelerimizden de farklı manzaralar, farklı anlamlar gözükür. Hatta aynı pencereden bakıp farklı manzaralar görebilmemiz bile mümkün. Niye; çünkü evin o penceresinden ben bakarken kendi zihin penceremle bakarım, siz de kendi zihin pencerenizden bakarsınız ve manzara değişir.

Geçenlerde sosyal medyada bununla ilgili bir video paylaşmıştım, belki seyredenleriniz vardır. Görmemiş olanlar için kısaca anlatmak isterim. Hastane odasında iki adam yatar. Biri duvar kenarında, biri pencere kenarında. Pencere kenarında yatan adam, duvar kenarında yatan adama her gün dışarıda neler olduğunu anlatır. "Bugün parkta çocuklar oynuyor, bisiklete binen çocuğun dedesi ona balon aldı, çocuk çok mutlu. Bugün güneş çok güzel parlıyor, bir bando takımı geldi, herkes onları alkışlıyor. Kuşlar daldan dala konuyor…" gibi güzellikleri arkadaşı için aktarır. Duvar kenarındaki adam, pencere kenarındaki yatağın kendisinin olmasını ister. Hem arkadaşının anlattıklarını zevkle dinler hem de o yatağın sahibi olmak için içten içe kıskançlık besler. Bir gece, pencere kenarındaki adam çok fenalaşır, doktoru çağıracak gücü yoktur ve diğer adam yatağın başındaki düğmeye basıp nöbetçi doktoru çağırabilecekken onu duymazlıktan gelir. Ve adam sabah yatağında ölü bulunur. Duvar kenarındaki adam, hemşireye pencere kenarındaki yatağa geçmek istediğini söyler ve hemşire "tabii ki" der ve yatağını taşır. Adam pencere kenarına yattığında büyük bir keyifle perdeyi açar; fakat bir de ne görsün! Pencereden gözüken ne bir park ne de güneş vardır. Pencere duvara bakıyor. "Nasıl olur, burada bir park vardı arkadaşım her gün bana olup biteni anlatırdı" diye haykırır. Hemşire adam dönüp "beyefendi nasıl olur, sizin arkadaşınız görme engelliydi, bu zaten mümkün değildi" der. Herhalde daha fazla şey söylemeye gerek yok. 🙂

Eğer mutsuzluk, sıkıntı varsa kafamızın içindeki pencereleri değiştirmemiz, çoğaltmamız ya da tozunu almamız gerekebilir.

Sizin için şu an hayatınızda hangi konu sıkıntılıysa bugün farklı bir pencereden bakmayı deneyebilirsiniz. "Bunun nesi iyi, bu olay ya da kişi bana ne öğretmeye çalışıyor, benim hangi yanıma ayna tutuyor" ya da "bu sorunun üstesinden gelen insanlar acaba hangi pencereden bakıyorlar" sorularına cevap bularak başlayabilirsiniz.

Sevgi ve sağlıkla ilerleyin…

Arzu Bıyıklıoğlu

NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu